
Truva’da gün yüzüne çıkan savaş izleri, yüzyıllardır efsane sanılan anlatıları yeniden sorgulatıyor. Keşfedilen sapan taşları, ok uçları, yanmış yapılar ve alelacele gömülmüş iskeletler; efsanelerde bahsi geçen ani ve yıkıcı saldırının izlerini doğrular nitelikte.
Arkeologlar, antik Truva kalıntılarında yaptıkları kazılarda, Homeros’un İlyada destanını andıran şiddetli bir Tunç Çağı çatışmasına dair yeni kanıtlar ortaya çıkardı. İlyada'ya göre savaş, Truva Prensi Paris’in Sparta Kralı’nın karısı Helen’i kaçırmasıyla başladı ve Yunanlıların 10 yıl süren bir kuşatmasına yol açtı. Destanın en ünlü sahnesi ise, Yunanlıların tahta bir at kullanarak şehre gizlice girip içeriden yok etmeleri. Şimdi ise Türk araştırmacılardan oluşan bir ekip, saray duvarlarının hemen dışında ortaya çıkarılan onlarca kil ve nehir taşıyla aşındırılmış sapan taşı, ok ucu, yanmış yapılar ve alelacele gömülmüş insan iskeletleri buldu. Uzmanlara göre bu ipuçları, yakın mesafeden gerçekleşen çarpışmaların ve antik Yunan anlatımlarına uygun ani, yıkıcı bir düşüşün ürkütücü bir tablosunu çiziyor. "UMUTSUZ BİR SAVUNMA YA DA ŞİDDETLİ BİR SALDIRI" Kazı başkanlığını yürüten Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi’nden Profesör Rüstem Aslan, “Bu kadar küçük bir alanda bu yoğunlukta sapan taşı bulunması, ya umutsuz bir savunmaya ya da büyük ölçekli bir saldırıya işaret ediyor” dedi. Aerodinamik şekilde şekillendirilmiş sapan taşları, Tunç Çağı’nın en ölümcül silahlarından biriydi; deri sapanlarla fırlatıldığında kafataslarını çatlatacak kadar güçlüydüler. TRUVA SAVAŞI'NIN KANITI OLABİLİR Kazı alanında bulunan taşlar yaklaşık 3 bin 200 ila 3 bin 600 yıl öncesine, yani Yunan tarihçilerine göre M.Ö. 1184’te gerçekleştiği varsayılan Truva Savaşı’yla aynı döneme tarihleniyor. Yüzyıllar boyunca akademisyenler Homeros’un İlyadasını bir efsane, Helen uğruna çıkan şiirsel bir savaş kurgusu ve tüm bir kenti kandıran tahta at masalı olarak değerlendirmişti. Ancak bu yeni bulgular, efsanenin ardında gerçek bir savaş olabileceğini düşündürüyor. "YIKIM KATMANI" BULUNDU Asıl şaşkınlık yaratan, ilk kez 2024’te ortaya çıkarılan ve şimdi daha da genişletilen “yıkım katmanı” oldu. Bu katmanda, yanmış yapılar, parçalanmış silahlar ve aceleyle gömülmüş insan kalıntıları yer alıyor; bu da yavaş bir çöküşten ziyade ani ve vahşi bir saldırının izlerini taşıyor. Önceki kazılarda bulunan ok uçlarıyla birlikte değerlendirildiğinde, bu bölgede yakın dövüşün yaşandığı ve savunmacıların son direnişini burada gösterdiği anlaşılıyor. Bu tablo, antik metinlerle de örtüşüyor.
YUNAN TARİHÇİLERİN GÖZÜNDEN TRUVA
Yunan tarihçileri Herodot ve Eratosthenes, yüzyıllar sonra yazdıkları eserlerde Truva Savaşı’nın gerçek bir olay olduğunu ileri sürmüştü. Romalı şair Vergilius ise Aeneis adlı destanında, savaşın ardından yanan şehirden kaçan kahramanları anlatmıştı. Efsaneye göre bu kahramanlardan Aeneas, daha sonra Roma’yı kuracak olan soyu başlatacaktı.
ANTİK TRUVA'NIN ÖNEMİ Antik Truva, gözden uzak bir taşra kenti değildi. Çanakkale Boğazı’na yakın konumu, Avrupa ile Asya arasında bir ticaret merkezi haline gelmesini sağlıyordu. Zengin kaynaklara sahip olan şehir, aynı zamanda deniz ulaşımını kontrol etmek açısından stratejik bir noktadaydı. Taş kuleler, uzun surlar ve karmaşık şehir yapısıyla Truva, hem kıymetli hem de iyi savunulmuş bir hedefti. İLYADA'NIN ANLATTIĞI DÖNEME ODAKLANIYOR Modern arkeologlar 1870’lerden bu yana bölgede çalışıyor, ancak ilgi artık çok daha dar bir döneme, M.Ö. 1500-1200 arasına, yani İlyada ile en çok ilişkilendirilen zaman aralığına odaklanmış durumda. Uzmanlar Truva’nın varlığını artık genel olarak kabul ediyor. Üstelik pek çok kişi, Truva’nın gerçekten de Tunç Çağı çöküşü sırasında — yani Akdeniz genelinde imparatorlukların isyan, göç ve istilalarla yıkıldığı dönemde — savaşla tahrip edildiğine inanıyor. Elbette ortada hala bir tahta at kalıntısı yok ve akademisyenler bunun simgesel bir anlatım, bir metafor — belki de bir ihanetin edebi tasviri — olabileceği uyarısında bulunuyor.
Ziyaretçiler Göremez, Görmek için Giriş yap veya üye ol.